1 Ekim 2015 Perşembe

Neden veledromlarımız yok?


Türkiye bireysel sporlarda uzun yıllardır başarısız bir ülke konumunda. 1990'lı yıllarda güreş ve halter, 2000'li yıllarda ise atletizmde yaşanan patlamayı saymazsak olimpiyatlarda elde ettiğimiz 88 madalya ile olimpiyatlara katılan takımlar içerisinde (neden devletler demedim diye soracak olursanız; olimpiyatlara belirli dönemlerde çeşitli ülke uyruğuna sahip sporculardan oluşan karma takımlar da katılmıştır) 37. sırada bulunuyor. Toplam madalya sayısında bizden yukarıda bulunan takımlardan Belarus'un katıldığı 11 olimpiyatta 90, Ukrayna'nın yine 11 olimpiyatta 122 madalyası bulunurken bizim 88 sayısına ulaşmamız için 37 olimpiyata katılmamız gerekti. Bu sayılara son zamanlarda patlak veren atletizm doping skandallarına karışan sporcuların madalyalarının da dahil olduğunu hatırlatayım.

Durumun vehameti ortadayken, bireysel sporların gelişimi için yatırımın artırılması gerekliliği aşikar. Bisiklet de bireysel ve takım sporu olarak Türkiye'nin en çok geride kaldığı sporlardan biri. 1960lı yıllarda Rifat Çalişkan'ın Uluslararası Marmara Bisiklet Turu'nda aldığı birincilik ile bisiklet sporuna ilgi hatrı sayılır derecede artmış, ne yazık ki ilerleyen yıllarda tura daha kaliteli bisikletçilerin katılması ve Türk sporcuların başarı kazanamaması yüzünden ana akım medyada kendine yer bulamayan bisiklet halka adeta unutturulmuş.

Not: Türkiye'nin olimpiyatlarda bisiklet sporunda aldığı en büyük başarı 1972 Münih olimpiyatlarında Ali Hüryılmaz'ın bireysel yol yarışında kazandığı 73.lük ve Türkiye takımının takım zamana karşıda aldığı 24.lüktür. Takım zamana karşıda bizden daha kötü derece yapan İrlanda ve Eritre 2015 yılındaki Tour De France'a sporcu göndermiştir. Ülkemizin henüz WorldTour (En yüksek bisiklet takımı seviyesi) seviyesinde yarışan bisikletçisi bulunmamaktadır.

Bursa'daki ucube veledrom.
Türkiye'de bisikletin gelişmesi için herhangi bir tesis bulunmuyor (Şu an 2020 MTB Dünya Şampiyonası için Sakarya'daki Ayçiçeği Bisiklet Vadisi'ni saymazsak). 1950li yıllarda Bursa'da yapılan (ya da yapılmaya çalışılan) veledrom, pistin açısının yanlışlığı yüzünden yıllarca futbol sahası olarak hizmet vermişti. 2015 Ekim ayı itibariyle Türkiye'de sadece bir adet veledrom (Maltepe) bulunmaktai bu veledrom eğitim amaçlı ve düşük eğime sahip.


İstanbul gibi kaotik bir şehirde antrenman yapmak büyük riskler içeriyor. Anadolu yakasında oturan bisikletlilerin bir şekilde veledrom'a ulaşabildiğini varsaysak da, uzak semtlerde oturan vatandaşların bu tesise ulaşımı zulüm olabiliyor. Avrupa yakasında yapılacak yeni bir tesis bu yakadaki sporcular için bir lüks değil ihtiyaç olduğu ortada.

Yazının başlığı ne kadar "Neden Veledromlarımız yok?" olsa da, biz biraz da "Neden veledromlarımız olmalı?" sorusuna cevap verelim;

Türkiye doğası gereği bisiklet antrenmanları için uygun rotalara sahip. Yüksek irtifa antrenmanı yapılacak şehirlerimiz (örn: Erzurum) , takım zamana karşı antrenmanı yapabilecek uçsuz bucaksız ovalarımız (örn: Konya) mevcut. Bu antrenmanların yapılabilmesi için belirli yetkinliklerin elde edilmiş olması gerekiyor ve bu yetkinliklerin en kolay ve tehlikesiz şekilde geliştirilebildiği yerler de veledromlar. Yol bisikleti sporunda gelişmekte olan ülkere baktığınız zaman pist bisikleti kültürünün önemini çabucak kavrayacaksınız. Commonwealth ülkeleri son yıllarda veledromlarda yetişen sporcuları ile sporu domine etmeye başladı. Kolombiya'da şu anda faal durumda 8 veledrom bulunmakta. Bu rakam Bolivya'da 7, Venezuela'da 6, Trinidad&Tobago'da ise 5. Saydığım bu ülkelerin ekonomik olarak Türkiye'den üstte kalır hiçbir yanı yok.

Aşağıdaki görüntüler ise insanlarımızın çoğu zaman fakir olduğu gerekçesi ile dalga geçtiği Ermenistan'dan. Videoda henüz kilitli pedala bile sahip olmamasına rağmen genç sporcuların heyecanı ve azmi net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Varsın bizim de veledromumuz olsun ama bisikletlerimiz eski olsun!


Erivan'daki 3200 kişilik olimpik veledrom.


12 Haziran 2015 Cuma

something like happiness

"marks to prove it" muhteşem bir albüm olacağa benziyor. must be like nothing else, must be like nothing else.

1 Mayıs 2015 Cuma

overcoming


Overcoming 2004 Tour De France'in bir takım gözünden nasıl geçtiğini anlatan muhteşem bir spor belgeseli. Lance Armstrong'un yenilmez olduğu seneler. Team CSC Tyler Hamilton'dan boşalan genel klasman liderliği adaylığına Ivan Basso'yu getirerek Tour De France'i kazanma hayelleri kuruyor.

Film 1996 TDF genel klasman şampiyonu Bjarne Riis'in yönetimindeki takımın mekaniğinden, doktoruna, sporcusundan spor dışı olaylarına neredeyse bütün ayrıntılarıyla giriyor. Bisiklet sporunun aslında televizyondan gördüklerimizden çok farklı olduğunu, psikolojik zorluklarını, taktiklerin ne kadar önemli olduğunu bu filmi izledikten sonra daha iyi anlayacaksınız.

Ayrıca; filmde en sevdiğim bisikletçi Jens Voigt'e 30 dklık bir bölüm ayrılmış. Pelotondaki favorilerimden Bobby Julich ile olan dostluğu, takımına olan bağlılığı, gücünün son damlasına kadar kendisini zorlaması çok güzel bir şekilde aktarılmış. 



19 Şubat 2015 Perşembe

williams fw27

sezon başlamadan 2015 araçlarıyla ilgili kapsamlı bir yazı yazacağım elbet ama şimdilik bitiş çizgisinde en önde görmek istediğimi koyuyorum.

aracı bu sene de valtteri bottas ve felipe massa kullanacak. valtteri bottas'ın yarış mühendisi değişmedi, jonathan eddols ile yola devam edecek. felipe massa ise jenson button'ın eski yarış mühendisi dave robson ile çalışacak.

test ve yedek pilot olarak susie wolff görev yapacak